PSİKOSOMATİK BOZUKLUKLAR: ZİHİN VE VÜCUDUN SESSİZ ÇIĞLIĞI
İnsan vücudu ve zihni bir bütün olarak işler. Hislerimiz, fikirlerimiz ve yaşadığımız ruhsal süreçler, sırf ruhsal dünyamızı değil, fizikî sıhhatimizi da derinden tesirler. Bu noktada karşımıza çıkan kıymetli bir kavram vardır: psikosomatik bozukluklar. Ruhsal kökenli meselelerin fizikî belirtilerle ortaya çıkması manasına gelen bu durum, birden fazla vakit yanlış anlaşılır ya da göz gerisi edilir. Halbuki ki vücudun verdiği sinyaller, ruhsal bir yardım daveti olabilir.
Psikosomatik bozukluklar, aslında organik bir nedeni olmayan lakin şahısta gerçek ve rahatsız edici fizikî şikayetler yaratan hastalıklardır. Baş ağrıları, mide bulantıları, sindirim sorunları, çarpıntı, nefes darlığı üzere belirtiler, birçok vakit ağır gerilim, bastırılmış hisler ya da uzun müddetli ruhsal baskı sonucu ortaya çıkabilir. Kişi kendini fizikî olarak hasta hisseder; lakin yapılan tıbbi testlerde bariz bir sorun bulunamaz.
Bu bozukluklar, bireyin yaşadığı duygusal meseleleri tabir edememesi ya da farkında olmadan bastırması sonucu vücuda yansımasıyla şekillenir. Örneğin, daima gergin bir iş ortamında çalışan biri, mide krampları yaşayabilir; ya da travmatik bir olay sonrası açıklanamayan ağrılar hissedilebilir. Bu durumda hem ruhsal hem de fizyolojik yaklaşımları içeren bütüncül bir tedavi süreci gereklidir. Psikoterapi, gerilim idaresi teknikleri ve gerektiğinde ilaç tedavisi ile belirtiler hafifletilebilir ve kökenine inilerek kalıcı tahliller üretilebilir.
Psikosomatik bozukluklar, zihinsel problemlerin vücut yoluyla kendini tabir ettiği bir ikaz sistemidir. Bu yüzden sadece fizikî belirtileri tedavi etmeye çalışmak, asıl sorunu gözden kaçırmak manasına gelir. Vücudu dinlemek kadar, ruhun sesine de kulak vermek gerekir. Ruhsal istikrarımız, vücut sağlığımızla direkt bağlıdır. Bu nedenle kendimizi daha yakından tanımak, hislerimizi tabir etmeyi öğrenmek ve gerektiğinde ruhsal takviye almak, hem ruh hem vücut sıhhatimiz için atılacak en bedelli adımlardan biridir.
